
nasrettin hocaya yakın köylerden bir avcı bir gün bir tavşan getirip vermiş. hocada adama teşekkür edip tavşanı hanımı pişirmiş afiyetle yemişler. aradan iki gün geçmiş hocanın kapısı çalınmış. hoca kapıyı açmış bakmış. bir adam ben demiş size tavşan getiren adamın köylüsüyüm. hoca adamı buyur etmiş. yedirip içirmiş. tavşanın kalan parçasından onada bir parça et ikram etmiş. adam hoş beşten sonra gitmiş. bir iki gün sonra bir iki adam daha gelip hocaya size tavşan getiren adamın köylüsüyüz demişler hoca onları da yedirip içirmiş adamlar gitmişler. aradan bir kaç gün daha geçtikten sonra yine hocaya bir kaç adam gelmiş ve biz demişler sana tavşan getiren köylünün akrabalarıyız. hoca bu sefer sofraya bir tencere koymuş. köylüler tencereye kaşığı daldırınca yüzleri buruşmuş. hoca bu ne demişler. hoca da bu demiş tavşanın suyunun suyunun suyu demiş.

|