© 2013 Powered by Bayram All rights reserved. Tüm Hakları Saklıdır © 2012-2013 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. bayramca - çiftçinin kabağı
   
 
  çiftçinin kabağı
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken ben annemin düğününde kalburla su çeker iken köyün birinde bir çiftçi yaşarmış bu çiftçinin bağı bostanı pek meşhurmuş. Bu çiftçi misafiri çok sever her gün evinde bir misafir ağırlamayı ihmal etmezmiş. Yine bir gün evinde ağırladığı bir misafiri ona bir adet kabak tohumu vermiş. Çiftçi de almış tohumu bahçesinin bir köşesine ekmiş. Günler geçmiş toprakta hiçbir değişiklik yokmuş. Nihayet bir sabah köylü uyanınca bir bakmış ki kabak tohumunu diktiği yerde çok kocaman bir kabak duruyormuş Kabak o kadar büyükmüş ki bahçede ne bir yer nede yol kalmış. Çiftçi de bu kabağı kesmeye karar vermiş, eline aldığı bir baltayı kabağa vurmuş o saat elinden balta çıkıp gitmiş kabağın içine çiftçi şaşkın o da düşmüş baltanın peşine az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş altı ay gece altı ay gündüz gitmiş hala baltayı bulamamış. Karşısına bir kara adam çıkmış o araba baltayı sormuş o da sen ne diyorsun bey demiş ben koskoca deve kervanımı kaybettim yıllar var arıyorum ben bulamadım sen bir baltayı mı bulacaktın demiş. Bu arada baltayı aramaktan iyice yorgun düşen çiftçi orada bulunan bir ağacın dibinde uykuya dalmış. Çiftçi ağacın dibinde ne kadar uyudu bilinmez uyanınca bakmış ki gölgesinde uyuduğu ağaçtan kuş sesleri geliyor. Hemen oraya bakınca bir yılanın bir kuşun yavrularını yemek üzere olduğunu annesinin de yavrularını korumaya çalıştığını fark etmiş hemen bir sopa yardımıyla yılanı öldürmüş bunu gören kuş yavrularının kurtulduğuna çok sevinmiş ve çiftçiye teşekkür edip kendisi için ne yapabileceğini sormuş o da beni bu kabağın içinden kurtarabilir misin demiş kuş ondan kolay ne var ki seni bu kabağın içinden kurtarırım yalnız bir şartım var benim kanatlarımın birine et birine su yüklersin gak dersem et guk dersem su verirsin böylece seni bu kabağın dışına götürürüm demiş. Bu şartı kabul eden çiftçi hemen orda bir ceylan avlayarak derisini yüzüp etini kuşun kanadına yüklemiş. Ceylanın derisini de tulum yaparak yakındaki pınardan doldurup kuşun öbür kanadına yüklemiş. Kendisi de kuşun kanatlarının arasına oturmuş. Kuş havalanmış gak demiş et vermiş guk demiş su vermiş tam kabağın kapısına yaklaşınca gak demiş bakmış et yok o da kılıcıyla baldırından bir parça et kesip kuşa vermiş kuş bakmış bu et insan eti onu yememiş ve dilinin altına saklamış bu arada kuş kabağın dışına çıkmış ve çiftçi yere inmiş helalleşip vedalaştıktan sonra  çiftçi yürümeye başlamış kuş bakmış çiftçi topallıyor çağırıp gel demiş ve dilinin altındaki eti çıkarıp çiftçinin baldırına yapıştırmış. Sonra kuş uçarak oradan ayrılmış yeniden evine dönen çiftçi çok mutlu olmuş masalımızda burada bitmiş biz çıkalım kerevetine gökten üç elma düştü kim bilir kimin başına…
 
 
 
Bugün 155022 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol