© 2013 Powered by Bayram All rights reserved. Tüm Hakları Saklıdır © 2012-2013 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. bayramca - doru tay
   
 
  doru tay
                                                           DORU TAY
 
 
Ahmet sünnet olacaktı. Sünnet yaşı gelmişte geçiyordu. Ama savaşlardan yokluklardan bir fırsat olmuyordu. Hem dedesi ona sünnet hediyesi ne alacaktı. Ahmet attan inmezse dedesi ona ne hediye vaad edipte attan indirecekti. Ağılında bulunan koyunların 10-15 ini satsa sünnet masraflarını çıkarabilirdi. 2-3 ünü de keser konuklara yedirirdi. Ama Ahmet attan inmek için Ahmet’e ne hediye verebilirdi. Bunları düşüne düşüne uykuya daldı Koca Süleyman. Sabahleyin ahırdan gelen garip sesler uyandırdı. Koca Süleyman’ı hemen üstünü giyip ahıra inince yaşlı kısrağın yeni bir tay doğurduğunu gördü. Islak tüyleriyle doru tay ayakta titriyor. Annesinden meme emmeye çalışıyordu. Kısrak diliyle yalayarak onun ıslak tüylerini kurutuyordu. Koca Süleyman çok mutluydu. Yeni bir tayları olmuştu. Gürültüden uyanan Ahmet ahıra gelmişti. O da çok mutluydu. Koca Süleyman torununu kucağına alarak ahırdan çıktı. Günler gelip geçiyor. Doru tay büyüyüp serpiliyordu. Koca Süleyman oğlu hasana bir akşam yarın dedi ahırdaki koyunların 15 tanesini pazara götürüp satalım dedi. Oğul hasan tamam baba dedi. Ertesi sabah oğul Hasan koyunları alıp pazara götürdü. Akşamda hepsini satmış olarak geri döndü. Paraların tamamını koca Süleyman’a verdi. Koca Süleyman ertesi gün torunu Ahmet’i yanına alıp pazara götürdü. Pazardan yeni kumaşlar alarak terzi Mehmet’e verdi. Onlardan torunu için elbise dikmesini istedi. Terzi Mehmet Ahmet’in ölçüsünü alarak işe başladı. Yine koca Süleyman pazardan yiyecekler alarak köye döndü. Yolda karşılaştığı eşe dosta yakında torunun sünneti olduğunu söyledi. Akşam eve geldiler. Ahmet yakında sünnet olacağı için çok heyecanlıydı. Ertesi gün koca Süleyman köyün tellalına gitti. Ve gelecek hafta torununu sünnet ettireceğini tellala söyledi. O da usulünce bunu duyuracaktı. Nihayet sünnet günü gelip çattı. Kazanlar vuruldu. Yemekler pişmeye başladı. Ahmet yeni esvaplarını giydi. Konuklar gelmeye başladı. Davullar zurnalar çaldı. Sofralar kurulup gelen konuklar doyuruldu. Ahmet süslü bir ata bindirilerek köyün içinde bir tur attı. Nihayet attan ineceği zaman adet üzere inmem dedi. Dedesi koca Süleyman’ı çağırdılar. O da doru tayı sana veriyorum torunum dedi. Ahmet attan indi. Sünnetçi gelip Ahmet’in sünnetini yaptı. Ahmet çok mutluydu hem erkekliğe ilk adımını atmış hem de doru tayın sahibi olmuştu. Ahmet her fırsatta doru tayını alıyor. Onu çayırlara götürüp otlatıyordu. Günler böyle geçip giderken Ahmet’in doru tayı iyice büyümüş serpilmiş tam bir yetişkin olmuştu. Doru tayı Ahmet doru tay da Ahmet’i çok seviyordu. Günlerden bir gün Ahmet ve doru tay çayırda iken karşıdan bir süvari geliyordu. Süvarinin altında sıska bir at vardı. Süvari Ahmet’i görünce atını onlara doğru sürdü. Ve yanlarına gelip selam verdi. Ahmet süvariye nereden gelip nereye gittiğini sordu. O da savaş başladığını onun için savaşa katılmak için cepheye gittiğini söyledi. Ahmet heyecanlanmıştı. Yaşı tutsaydı seve seve savaşa katılırdı süvari düşmanların ülkemize saldırdığını silahsız kadınları ihtiyarları çocukları öldürdüklerini köyleri yaktıklarını anlattı. Ahmet’in gözleri doldu ne yapabilirdi ki aklından şimşek gibi bir fikir geçti. Kendisi çok küçüktü. Savaşa katılamazdı. Ama doru tay pekala savaşa katılabilirdi. Onu süvariye verse o süvari ile birlikte pekala savaşa katılabilirdi. Süvariye gülümseyerek baktı ve
--Ağabey bu at benim ben savaşa katılacak kadar büyük değilim şayet istersen doru atımı al benim yerime savaşa o katılsın da ülkemiz düşmanlardan kurtulsun dedi. Süvari bu teklife çok sevindi. Atının kuşamlarını doru taya sırtına geçirdi. Kendi atını yedeğe alarak Ahmet’e teşekkür etti. Şayet savaş bitince sağ salim dönerse doru tayı getirip Ahmet’e geri vereceğine söz verip yola çıktı. Ahmet bir kahraman edasıyla eve döndü. Koca Süleyman Ahmet’in yanında doru tayı göremeyince Ahmet’e doru tayı sordu. O da olanları dedesine bir bir anlattı. Dedesi Ahmet’in başını okşadı. Ve çok iyi yapmışsın elimden gelse bende seve seve savaşa katılırdım dedi. Doru tayın sırtında daha hızla yol alan süvari çabuk cepheye vardı. Cephedeki komutana savaşa katılma isteğini söyledi. Yedeğindeki atı da başka bir askere verdi. Savaş tüm şiddetiyle sürüyordu. Bu savaşta özellikle süvari birlikleri çok önemliydi. Düşmanı takipte çevirmede işe yarıyorlardı. Özellikle doru tay hep en önde gidiyor. Herkesten önce varılacak menzile ulaşıyordu. Günler aylar yıllar süren savaş düşmanın İzmir’de denize dökülmesiyle sona erdi. Ahmet doru tayı hep özlüyordu. Savaş nasıl gidiyordu. Düşman yenilmiş mi idi.  Bunları merak ediyor zaman zaman çayıra gidip orda dolaşıyordu. Ahmet biraz daha büyümüş tam bir delikanlı olmuştu. Ahmet dalgın dalgın çayırda dolaşırken birden bir at kişnemesi duyuldu. Bu doru tayın kişnemesi idi Ahmet sesin geldiği yöne baktı. Süvarisi üstte doru tay yedeğinde bir at olduğu halde Ahmet’e doğru geliyordu. Ahmet doru tayı görünce hemen yanına koştu. Onun başını okşadı. O kadar mutlu olmuştu ki sevinçten ağlayacaktı. Süvari doru taydan inip Ahmet’in elini sıktı. Tekrar teşekkür etti. Çok şükür zafer kazanıldı. Düşmanı denize döktük sağ salim doru tay sana teslim dedi. Ahmet süvariyi evlerine davet etti. Sofra kurulup yemek yediler. Süvari ev halkından izin alarak atına binip gitti.
 
            Bayram YANDIM
 
 
 
Bugün 154940 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol